Son günlerin en çok konuşulan olaylarından biri, İstanbul’da kaybolan küçük bir çocuğun babasıyla ilgili yaşanan trajik hikaye. Gözyaşları içinde kalan baba, çocuğunun kaybolmasının ardından her gün doktor umuduyla yaşadığını söylüyor. Acılı baba, "Doktora gitti, gelecek diyorum" diyerek, yaşadığı karanlık günleri ve çocuğunun kaybolduğu o korkunç anı gözler önüne seriyor. Fakat bu trajedinin ardında saklı bir sır olduğunu iddia etmesi, durumu daha da karmaşık hale getiriyor. Ebeveynlik, güvenlik, kayboluş ve umudun nasıl da insanı çürüttüğüne dair bu hikaye, okuyucuların duygularına dokunacak.
Bir baba olarak yaşadığı korkunç kaybın üstesinden gelmeye çalışan bir adamın hikayesi, toplumun her kesiminden insanları derinden etkiledi. İki hafta önce kaybolan küçük Büşra’nın babası, her gün İstanbul'un kalabalık sokaklarında oğlunun bir gün geri döneceği umuduyla dolaşıyor. En dikkat çekici ifadelerinden biri, "Doktora gitti, gelecek diyorum" cümlesi oldu. Bu cümleden yola çıkıldığında, babanın umudunun kaybolmadan önceki zaman dilimindeki bir duruma bağlı olduğu anlaşılıyor. Gazetecilerle yaptığı bir röportajda, babası kaybolmadığına inanıyor ve onun bir gün geri döneceği umudunu her zaman koruyor.
Bu üzücü hikayenin diğer bir boyutu ise, acılı babanın yıllarca sakladığı sırlarla dolu. Babası, ailesinin geçmişinde bir şeyler yaşandığını, bunun da Büşra’nın kaybolmasında muhtemel bir etken olduğunu düşünüyor. Geçmişte bir benzer olay geçirmiş olan aile, bu durumu bir kader mi yoksa bir tesadüf mü olarak değerlendirecekleri konusunda kararsız kalıyor. Bu sır, kasvetli bir gölge gibi, hem babası hem de başka aile üyeleri için kabusa dönüşmüştü. Sokaklarda dolaşırken Büşra'nın fotoğraflarını dağıtırken, bir yanda kaybolmuş bir çocuğun acısı, diğer yanda ise geçmişe ait sırların yükü kaplamış durumda. Babası, sokakta samimiyetle dile getirdiği duygularının ardında, bazı detayları gizlemeye çalışıyor. Kayıp çocuğun psikolojik durumu üzerindeki etkisi, babasının yaşadığı derin üzüntüyle birleşip halüsinasyonlar görmesine sebep olabiliyor. "Doktora gitti" dediği cümle bile aslında bunun bir yansıması olabilir mi? Teşhis konmadıkça, kaybolmuş olan hem geçmiş hem de gelecek için temennilerde bulunmaktan başka hiçbir şey yapamıyor.
Baba ve çevresinin sakinleri, toplumsal bir dayanak noktası oluşturmuş durumda. Psikologlar, kaybolan çocuklar üzerinden toplumun nasıl bir travma yaşadığını ve bu durumların bireylerde nasıl kalıcı izler bırakabileceğini anlamaya çalışıyor. Amaç sadece bir çocuğun bulunması değil, aynı zamanda bu tür olayların toplumda yarattığı korkunun üstesinden gelmek. Acılı babanın haykırışları, düşen dikkatlerin yeniden canlanmasına vesile oldu.
Ne yazık ki, bu trajedinin sonu henüz gelmedi. Büşra yıldızının kaybolduğu gün geri dönecek mi, bilinmez. Ancak, babası umudu kaybetmeyecek gibi görünüyor; her sabah "Doktora gitti, gelecek diyorum" derken, yalnızca bir baba değil, aynı zamanda bir toplumun sesi olma yolunda ilerliyor. Ailelerinin geleceğe dair kaygıları, belki de birçok kişinin gözyaşlarına dokunmakta ve bu tür kaybolmaların önlenmesi adına büyük bir farkındalık yaratmakta. Gazeteler ve sosyal medya aracılığıyla yapılan destek çağrıları, toplumsal dayanışmanın her zaman mümkün olduğunu gösteriyor.
Bütün bu süreçte, kaybolmuş bir çocuk için umut kalp atışlarının devam etmesi adına büyük bir anlam taşıyor. Büşra dönecek mi, yoksa bir başka trajetedi daha mı ortaya çıkacak? Kayıp tanımları ne olursa olsun, bir baba olarak yaşanan kaybın her durumda anlatılmaya devam edeceği aşikar. Toplumun bu tür durumlarla yüzleşmek zorunda olduğu unutulmamalı.